İSG-SEN ve SENDİKA GERÇEKLERİ
Türkiye'de örgütlenme pek hoş karşılanmaz. Çoğu meslek örgütü, üyelerinin haklarını savunmak ve geliştirmek için mücadele ederken karşılarında mutlaka işveren kesimini ve ne yazık ki onların arkasında da bu işverenlerin en büyük destekçisi olan devleti bulurlar.
Sendikaların durumu da çok farklı değil. Üyelerinin lehine hem sosyal şartlarda hem de mevzuatta iyileştirmeler elde etmek için baskı yapması beklenen sendikalar, ya kapatılma tehdidi altında kalırlar, ya da karşılarında hükümet yanlısı bir başka sendika kurulur ve denge sağlanmaya çalışılır.
6331 sayılı kanunun yayınlanmasından bu yana işçi sağlığı ve iş güvenliği sektörünün en kalabalık ve önemli bireyleri olan iş güvenliği uzmanları, uygulanmamak üzere çıkartıldığı kolaylıkla anlaşılan bu kanun ve ilgili yönetmeliklerden dolayı hep arada kaldılar. Görev tanımları muğlak olduğundan, meydana gelen her iş kazasının sorumlusu haline geldiler. Kendilerini destekleyen herhangi bir meslek örgütü olmadığından, ticari karlılık kaygılarından başka hiç bir düşünceleri olmayan Ortak Sağlık Güvenlik Birimleri (OSGB) elinde oyuncak haline geldiler.
İSG Sektörü ve Sendikalaşma
İş güvenliği uzmanlarının örgütlenebileceği bir meslek odası kurulmasının önünde onlarca yasal engel çıkartılırken, mesleğin içinden birkaç kişinin gayreti ile İSG-SEN (İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası) kuruldu.
Sendika mı yoksa meslek odası mı kurulmalı tartışmaları henüz bitmemişken, yine yasal zorunluluklardan dolayı "büro hizmetleri" gibi iş güvenliği ile çok da alakası olmayan bir alanda kurulan İSG-SEN, mesleğin çatı örgütü olma parolasıyla yola çıktı.
Mevzuattaki boşlukları kullanarak kurulan bu örgütlü yapı, gereği gibi işlevsel olmamış olacak ki, ikinci bir sendikanın kurulmasına ihtiyaç duyuldu.
Bu aşamaya kadar, zaten STK anlamında kurulmuş olan onlarca dernek, konfederasyon vb. kimlikte örgütler olsa da, bunlar arasındaki rekabet ve geçimsizlik gerçekten de bir çatı örgüt ihtiyacını işaret ediyordu. Bu rolü üstlenmeye hazır olan İSG-SEN'in ilk işi de, yönetimdeki bir kaç kişinin arzusu ile, diğer tüm STK'ları yok sayıp, tüm camiayı bu yapı altında toplamaya çalışmak oldu. Kısacası "çatı örgüt" kavramı ile "tek örgüt" kavramını birbirine karıştırdılar. Halen "Tek Adamlık" anlayışı ile örgütlü yapıya kavuşmayı umut eden iş güvenliği uzmanlarını bir araya getirmeye çalışıyorlar.
İSG-SEN: Tek Kişilik Örgütlenme
İSG-SEN kurulum aşamasında da oldukça küçük bir toplulukla yola çıkmıştı. Kuruluşun tamamlanmasının ardından üye kazanımları ve sektördeki çok sayıdaki sorunun çözümü için çalışmalar yapılması gerekiyordu.
Normalde bir meslek örgütünde, öncelikli sorunlar belirlenir ve bunlarla ilgili çalışmaları takip edecek kurullar veya komisyonlar kurulur. Sektör bileşenlerinin, özellikle de üyelerinin talepleri ve tercihleri doğrultusunda karar alınıp bu hedeflere doğru yürünür. İSG-SEN'de ise her şeyden sorumlu olmayı, nihai kararı vermeyi, dikte etmeyi ve tek adam olmanın keyfini sürmeyi seven bir başkan var.
Şahsi politik beklentileri için sendikal faaliyetleri basamak olarak kullanma fikri çok da yeni değildir. Siyasi tarihimiz, sendika yönetimlerinden milletvekilliğine giden (aslında kısa) yolun örnekleri ile doludur. Ancak, günümüzde bu isimlerden bir veya iki tanesini hatırlayanlar belki çıkabilir. Özetle, meslek örgütlerini basamak olarak gören anlayış becerebilirse, çok kısa bir süre için kendi açısından başarıyı yakalayabilir ama ardından hemen adı siyaset sahnesinden silinir.
Asıl Hatalar
- Yukarıda da belirttiğimiz üzere; İSG-SEN başkanı (tek adamlıktan ayırabilmek için yönetimi diyelim), çatı örgüt olmak yerine "tek örgüt" olmayı seçti.
- Daha üst seviyelerdeki yöneticilerde de gördüğümüz üzere muhalif seslere ve "hayır" kelimesine asla katlanmak istemedi.
- Gücü üyelerinden değil, yönetim kurulundaki bir avuç biat etmiş kişiden almayı tercih etti.
- Bir insanın her şeyi bilemeyeceği, aslında bilmesinin de gerekmediği gerçeğini kabul edemedi. Paylaşmayı ve yardımlaşmayı zayıflık olarak gördü.
- Her şeyi bilen olduğu için kendisi ve yönetimindekiler sosyal medya platformlarındaki basit tartışmalarda üye olmayı düşünenlere karşı "oh olmuş", "aklını alırım" gibi ilginç bir üslup kullanarak daha işin başındayken örgütten soğumalarını sağladı.
- Üyelerinin ve mesleğin sorunları ile ilgilenmek yerine, festivallere katıldı, şarkılar besteledi, ürün tanıtımları yaptı.
- Diğer tüm örgütlenmeleri "tu-kaka" gösterdi, hatta "illegal" ilan etti.
- Her muhalif sesi, "hayır" diyeni, öneride, şikayette bulunanı her türlü platformdan çıkartıp engelledi. Böylece kendi anlayışına göre temizlik yaptı.
- Gizli (!) anketler düzenleyip, sektörün başkanlığa devam etmesi yönünde fikir beyan ettiğini söyledi.
- Genele açık anketlerde ise, dilediği sonuçlar çıkmayınca lider seçeneği işaretleyenleri kıskançlık, bilgisizlik ve öngörüsüzlükle itham etti.
- Bu anketlerde tercih edilen seçenekleri değil, kendi kararlarını uygulamayı tercih etti.
- Bir sendika, kurulduğu andan itibaren muhaliftir. Bu kuralı önemsemeyip herkesle iyi geçinmeye çalıştı. Hükümete, muhalefete (söylemesi gerekirken) söyleyemediklerini kendi üyelerine karşı kolaylıkla söyleyebildi.
- Sıradan eleştirilere dahi hakaretle karşılık vermekten çekinmedi.
- Büyük tepki çeken OSGB'lerin ve dolayısı ile sermayenin destekçisi görünümünden bir türlü kurtulamadı.
Kısacası, tüm çalışanlar için anayasal bir hak olan sendikalaşma, iş güvenliği uzmanları için de çok önemli bir zorunluluk halini almıştır. Ancak İSG-SEN yönetimi tek bir kişinin güdümündeki bir sendikanın, ait olduğu meslek grubu için çatı örgüt olarak ayakta durmasının imkansız olduğunu bir kere daha ispatlamış oldu.
Bu yazıya da kendisinin ve şürekasının göstereceği tepki aşikar ama önemsizdir. İş güvenliği uzmanlarının örgütlülük mücadelesi kendi yazdığı kitapları henüz okumayan İSG-SEN başkanına rağmen er veya geç başarıya ulaşacaktır.